Ne aramıştın?

19 Haziran 2011 Pazar

Müzik (ama iyi olanından)

           Pc'ye attığım yeni müziklere bakarken, küçüklüğümden beri dinlediğim ama hep adını unuttuğum şarkıları keşfettim yeniden. Ama bugün Harlan Coben - Orman'ı okurken dinlediğim bu şarkıların söyleyenlerinin hepsinin adının geçtiğini görünce tırsmadım değil hani. Bilmem bu bir tesadüf  mü? Neyse boşver de ben size bu şarkıları söyleyeyim. Yazı gelecek ama arşiv yapıyorum biraz. Hadi hayırlısı, iyi dinlemeler..












Amanın çok müzik atmışım, ama iyidir yani. dinle.


Auf Wiedersehen...

16 Haziran 2011 Perşembe

Dark day after dark night

                 Yargısız infazdan çok sıkıldım ben artık. Uyarmadani dinlemeden, karşındakinin tepkisini göremeden art arda kelimelerin sıralanmasından yoruldum. Artık iyi çocuk olmak istemiyorum. Bana hiç faydası olmadı açık söyleyeyim. Ne arkadaş çevremde ne ailemde . Söylenen sözler karşısında artık cevap  vermek, kendimi savunmak yerine susuyorum. Bütün içimdeki cümleler paragraflar hep boyutları büyüyor, çığa dönüşüyor. Nedeni ise bazıları için ağzımdan çıkan hiçbir kelimenin öneminin olmaması. Ben ne istiyorum, nasıl kendimi gelşitireceğim, ne olacağım, yaratmak istediğim özellikler nelerdir? Ben bu sorularımın dikkate alınmasını istiyorum  benim için birşey yaratılmasını değil. Mümkün olduğunca erken kendi yaşantımı kurmalıyım kendime ait bir dünya belkide bu psikopatça olabilir ama bu raddeye geldim artık. Getirdiler beni. Öyle ki şu anda benim hakkımda çok şey bilmelerini istemiyorum, çünkü bunun onlar için önemsiz olduğunu düşünüyorum. Hep merak içinde olsun veya ben onun/onların kuzu gibi olduklarını biliyim. Sadistleşiyorum giderek. Canavarlaşıyorum. Ergen modlarına giriyorum, aslında yaratmak istemediğim bir benlik oluşuyor içimde. Harp yerine döndüm. Sinirlerimi, duygularımı kontrol edemiyorum. Bilemiyorum..

5 Haziran 2011 Pazar

Kavramlar 1 : Müzik

Sting - Every Breath You Take / Dünyada yapılmış sanılan en romantik şarkılardan biri (aslı ise dünyada yapılmış en sapık şarkılardan biri)


Santana - Black Magic Woman / Santana'nın yapmış olduğu en iyi 2. şarkı. Sizi alıp götürür. (1. smooth ona laf yok)


Madonna - Die Another Day / Kesinlikle dayanma gücü ve farklı şeyler yapma isteği verir.


Dubliners - Rocky Road To Dublin / Sherlock Holmes'a çok yakışır, söylemek oldukça zordur ve insanı mutlu eder :)


Buena Vista Social Club / Şarkı seçemeyeceğim. Hepsi bende dinginlik ve dans etme isteği oluşturuyor.


ABBA - Gimme Gimme Gimme / !


Moby - Extreme Ways / Bana arabaya atlayıp uzaklara gitme isteği verir.


Michael Jackson - Thriller / Dansı denenmeli, devrim yaratmıştır ve spora süper gider.


Depeche Mode - Wrong / Klibi çok etkilidir ve bazen ruh halini çok iyi yansıtır. Bazen araba geriye doğru gider.


Led Zeppelin - Heartbreaker / Ayağınızla ritim yapacağınız, gitar sesine hayran kalacağınız olay,  hayran kalmıyorsanız muhtemelen bu şarkıyı dinlemiyorsunuzdur.


Queen - I Want It All / Muhteşemlikte sınır tanımayan grubun kendisi gibi olan şarkı.


ZAZ - Je Veux / İnsanı biraz kendine döndüren ve düşündüren şey, tam otobüsün camından bakarken dinlenmesi lazımdır. Yağmurlu hava tercih edilir ama zorunlu değildir.


Editors - Papillion / Koşma isteği veriyor, aynı klibindeki gibi. Kurtuluşu simgeliyor benim için.


Şu anlık bu kadar. Aşık olduğum şarkılardan bazıları. Belki devamı gelir...

3 Haziran 2011 Cuma

Sabahın Körü

            İlkler üstüne ilk bugün! Hayırdır... Sabahın köründe birşeyler yazmak geldi içimden. Farkettiyseniz arkaplanı değiştirdim. Güzel olmuştur umarım :) Olmuştur canımmm. ihi. Hem ödevlerimle uğraşıyorum hem de yazın keyfini çıkarıyorum. Dün gidilen Moda Sahili çok güzeldi ama eve gelince başımı yerinde tutamıyordum. Makinam yanımdayken (Fujiflim j36 - yani janjanlı olan değil) bir iki tane manzara da çekiyim dedi. İşte burada



          Tabisi bugün cuma olduğuna göre size iki yeni film müjdem var. Birincisi X-Men : First Class. Xavier ve Magneto'nun geçmişini anlatıyor. Yalnız şöyle birşey farkettim, X-Men'in 4. filmi - Wolverine - ve şu yeni film, ilk üçten çok daha iyi. O zaman karakterler ezer X-Men ekibini. Kaçırdığım bir başka film olmaması dileğiyle... Diğeri ise Hangover 2 . Hangover'ı izlememiş olmamama rağmen - evet itiraf ediyorum izlemedim - oradaki çinli adamın bir mayoyla piyano çaldığını görmemden sonra iyi bir film olduğunu tahmin etmiştim. Şimdi ise ne olduğunu görmek için başka bir fırsat elime geçti. Artık biri indirirse tabi :P 
     
          Yarın ise Z. ile eğlence beni bekler. Bir aydır sürüklenen planımızı sonunda gerçekleştireceğiz :)) Mutluyum. Ayaklarımıza kara sular inene kadar gezeriz artık. Bir de hiç yemediğim birşeyi yiyip kendimi tehlikeye atarım (üzgünüm anne hala yararlı şeyleri sevmiyorum). 

          Bir de ablama ve M.Ç. ya öpücük gönderiyorum. Onlar nedenini biliyorlar. Onlara da en kısa sürede sürpriz yapmalı, ama ne acaba?... Taslaklarımı ise daha geniş zaman bulursam yayınlayacağım. Benden bu kadar - tabii şimdilik. 

Ciao 

     

31 Mayıs 2011 Salı

Hoş Geldin Yaz!

           Yuppi! Sorumlulukların çoğu gitti, azı kaldı - bir düşünüyorum, ulan hala var ama bişiyler. - Neyse artık istediğim şeyler üzerinde yoğunlaşabileceğim. Umuyorum. Evde kurabiye yaptım ama başka fırında yapmıştım, olsun kurabiye yerine bisküvim oldu (pardon püskevit diyecektim.). Şu anda ise aslında başka blogları keşifteyim.    Eh ufku açmak lazım değil mi? Odayı ve beyni toplayalım daha çoooook şey var yazacağım. Bu arada Nikita'yı izleyin ben buralarda takılırken, tavsiye edilir.


Au Revoir

30 Mayıs 2011 Pazartesi

That's Amore.

              When the moon hits your eye like a big pizza pie, that's amore. Şarkıyı indirdim ve bana ultra mutluluk verdi. Müziği Akdeniz'i andırıyor. Keyfi yani. Bir de okuduğum kitapla birleşince... Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler. Kütüphanemizden ıslandığı için ayrılacaktı bende onu evlat edindim. İyiki de yapmışım. Çünkü gerçekten güzeldi ve bir Yunan adasında geçiyordu. Tahmin edersiniz artık nasıl bir bütünlük olduğunu.. Bu tarz kitaplar pek fazla okumam ama bu beni gerçekten mutlu etti ve düşünmeye zorladı. Tavsiye ederim kesinlikle! Evde bağıra bağıra şarkı söylüyordum (ve tekrar çalar that's amore..)  kitap bittikten sonra. Saflık vardı üzerimde yani :)


              Ama bir sözle moralim bozuldu. Öpüldün B. Ah ah, bu yeteneği onun valla çok kötü. Tedirginlik sardı her tarafımı. Masanın başından kalktım direkt. Bari dedim birşeyler yazayım. İlaç gibi gelecek şeyse aşağıda:




Sizleri Martin Dean - That's Amore ile başbaşa bırakıyorum.


Görüşürüz

29 Mayıs 2011 Pazar

Klasik Pazar

            Bu güzel havada dışarı çıkılmaz mı, ah ah? Ama maalesef yine sınavım ve tonla işim var :(((( Annemler hala sufle çağrıma cevap vermeyip görmezden geliyorlar. Ayrıca çalışmama engel olan DIY projelerim, bir de F1 var tabii (spor aşkı :P). Bayağıdır bu kadar kazalı ve renk renk bayraklı bir yarış daha seyretmemiştim. Bildiğin ambülans girdi piste. İlginç şeyler bunlar. Klasik bir gün ama yarın bugün kafamdan attığım herşey hücum edecek, olsun. Alışığız bunlara. Bir soğuk su olsun bir de kitabın hiçbir şey ultra çekilmez değil bu dünyada. Ben yine işlerime döner ve sizi Jack Sparrow filmi fragmanıyla baş başa bırakırım. 






See U



25 Mayıs 2011 Çarşamba

Hakkımı bulamıyorum, hani nerede? yardım edermisiniz?

              Bugün oldukça tatsız ama bir o kadar da hoş geçti. Birkaç gündür göremediğim kankacım M. sonunda teşrif ettiler :)))) Buraya kadar güzel, tamam. Sonra geometri sınavı gelir.. Çok hoş bir şekilde. O kadar çalışmama rağmen bir işe yaramamasına mı, öğretilenlerle alakası olmamasına mı, çevremdeki herkesin kağıtlara aval aval bakması mı, yoksa sinirlerimi bozmama mı yanıayım bilemedim. Ama yapılacak birşey yokmuş. Önceden deneyenler kasma, aynı şeyi yaşayan bazıları ise nolcak yani boşver diyor. Tabi benim hayatımı etkilemesi veya başkalarının hayatını etkilemesi de önemli değil dimi? Bu mudur yani? Bakalım yarın birşeyler yapacağız, ne olacağı bilinmez ama. İsyanlardayım yani. Böyle giderse hukukçu filan olacağım o derece. 


             Ama bir de çikolata var hayatta. Böyle filmler var, sonracıma fotoğraf çekmeler, iyi havalar, kocaman dondurmalar var. Bir de küçüklüğün ne kadar güzel olduğunu hatırlatan fotoğraflar, anılar var. Sabır zor meslek dostum. Anlamak da öyle. Ne yazık ki ben bu iki konuda da prof. olduğumu söyleyemeyeceğim (Arkadan da desert rose'u ver anacım). Her geçen gün daha zor geliyor bazen. Avutmak için kendimi, yalnızlığın sesini dinliyorum, kitap okuyorum başka alemlere dalarak. Bir de şarkı söylüyorum. Mutluluk katsayımı yükselten şeyler bunlar. 


          Dedim ya şarkılar güzeldir. Eline alırsın şarap kadehini, arkada Buena Vista Social Club. Hava yavaşyan karanlık olur. Hafiften yudumlarsın şaraptan. Mırıldanırsın " Dos gardenias para ti / que tendran todo el calor de un beso / de esos que te di / y que jamas encontraras / en el calor de otro quere "..


Adiós

22 Mayıs 2011 Pazar

Öyle işte..


İçimden geldi birkaç tane video koyayım dedim. Sondakinin ise bir anlamı var. Ayarlayabilirsem Viyana'da konserine gitmeyi planlıyorum :)) Ehe!

  

James Bond aşktır.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Yemek Yapmak vs. Spor

       Ah! Gelecekteki mesleğimi görür gibiyim. Ne kadar ders çalışsam ve mühendislik olma hayallerim devam etse de, bazen içimden "Bas git hadi İtalya'ya harca üç yılını" demiyor değilim. Benim için bir tutku ama kendimi hala bu konuda çok zayıf görüyorum -ki bu da çok anormal birşey değil.- İnsanlara yaptığınız tatlıyı veya yemeği tattırmak ve onları sadece bunla mutlu etmek dünyanın en muhteşem şeylerinden biri. Allahtan ben yapınca çok yemeyen bir insanım (insan beslemek sonuçta kilo aldırmıyor :P). Maalesef ki bu aralar gurme zevklerinden vazgeçip binlerce yıl öncesi atalarımızın yerleşik hayata geçtikleri zaman gibi, sebze, meyve, süt vs. ile besleniyorum. Kısmet işte naparsın. Ama sonuçlarını görmek de güzel. Hele geçen gün sitede koşarken bir tenis hocasının bana övgüleri beni oldukça mutlu etti :)) Her hareket ettiğimde bu bana güç veriyor. Sanki herşeyi yenebilirmişim gibi. Spor yaparken de şu aralar playlistimde olan şarkıları sizinle paylaşmak istiyorum - aslında tür olarak oldukça alakasızlar, takılma.


Adele - Rolling in the Deep
The Rolling Stones - Paint it Black
Michael Jackson - Who is it
Rihanna - Who's that Chick?
Hans Zimmer - Dream is Collapsing
Jennifer Lopez - On the Floor
E. S. Posthumus - Nara
Dubliners - Rocky Road To Dublin
Paloma Faith - Upside Down
Michael Jackson - Hollywood Tonight
Hurts - Wonderful Life
Duck Sauce - Barbra Streisand
The Black Eyed Peas - Just Can't Get Enough
Joe Cocker - Unchain My Heart
Royksopp - What Else Is There
Editors - You Don't Know Love


İyi dinlemeler, görüşürüz..

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Revenge is a dish best served cold..

      
       Yazı vakti :) Sonunda yine zaman bulabildim.(Resmi çok tuttum. Kill Bill <3) Gündemle başlayalım. Püskevit kelimesini söyleyen Bahçelicim, şimdi de mitinglerinde püskevit dağıtmaya başlamış. Ne diyelim hayırlı olsun. Önündeki ekran bozulduğu için gazını 1 dk. boyunca kaybedip, muhalefet için saygı durulunda (!) bulunan Recepçim ise sonunda yüzleri güldürdü. Kemal ise çıkartmalar yapmayı sürdürmekte. Üçlü arasında oynanan - tabi arada yedekler girip çıkıyor, ama hiç bu konuya girmeyelim - paslaşmalarda ise maalesef icraat kelimesi çok geçmiyor. Onun yerine salak reklamlar izliyoruz. O parayı fakir fukaraya dağıtsalar, kazanırlar valla. Ama sakalımız yokki sözümüz dinlensin.


     Clive Cussler'ı okumamı söylüyordu bir arkadaşım uzun süredir. Bende sonunda onun tavsiyesine uyup bir tane okudum. Hazine. Şimdi de başka bir kitabına başladım :) Teşekkürler Z!


     Uzun süredir yakınımda olup beni bu kadar tanımayan varmış. Şaşırdım açıkçası. Ve bir daha açıklığın ne kadar önemli olduğunu anladım. Siz siz olun söyleyin anasını satıyım. Ben de uygulamaya geçeceğim. İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa di mi ama! Sabır sınırlarım deneniyor anlayacağınız bu aralar. Hem de çoklu olarak. Neyseki biryerlerden kargoyla geliyor haftalık olarak kendileri. Güncelleme yapıyorum. Ablama ve M ve B. ye öpücüklerimi sunuyorum. Sizi çok seviyorum.

    Karar verdim şu önümdeki 2 yılı takvim alıp, hergün çizeceğim. Geri sayım hesabı. 2013ün  Haziranı gelsin sonrasında kendimi bir motorun üzerinde Avrupa'ya atacağım. Rüzgarda saçlarım savrularak. Yakında ise bir havuz sefası düşünüyorum arkadaşlarla. İyi gelir, rahatlatır bence. Az kalsın söylemeyi unutuyordum, bu yaz yolculuk Viyana'ya ;) Planlar yapılmaya başlandı. Sachertorte (çikolatalı Avusturya'ya özgü bir turta) ve kocaman şnitzel yenecek, bir konser, müzikal ve klasik müzik konserine gidilecek (bilet alabilirsem :P) . Salzburg'a göz atılacak. Mozart ve Freud unutulmayacak. Tabi daha çok var yapılması gereken, hala arayışlardayım
  
   Yakında ise fotoğraflarımı yayınlamaya başlayacağım. Biliyorum amatörce olacak çektiklerim ama olsun, yine de ben çekmiş olacağım. Başlangıç evler ve manzara..  


Für jetzt, das ist alles. Tschüs!

3 Mayıs 2011 Salı

Fotoğrafçılık

             Arkadaştan hard disk aldım, bir güzel How I Met Your Mother izledim :)) Barney ya çok iyi! Ted, artık öğrenelim şu eşini. Yine Inception seyrettim, kurgu olayı daha mantıklı gelmeye başladı. Bir de rüyalarımı hatırlasam... Sadece bazı şeyler kafamda kalıyor. O da yılda bir. Bir rüyamdan yola çıkarak birşeyler tasarlıyorum. Biterse yayınlayacağım inşallah  :) Zaman bulursam, sınavlar bitti, analog makinamı denemek istiyorum (daha doğrusu babamın, markası Zenith) Bulabilirsem siyah beyaz film alayım diyorum. .yavaş yavaş, estanteneyle diyaframla, netlikle oynayarak. Analog makinaların güzel tarafı o. O klik sesi, elinizde hissettiğiniz ağırlık, tripodla kullanmak, netlik ayarlanmadıkça o görünen kristal görüntü, filmi sarmak bunların hepsi analog makinaların artıları bence. Daha hissediyorsun olayı. Elbette dijitaller neredeyse analogların kalitesine yaklaşık. Silme ve tekrar çekmek daha rahat ama bence her fotoğrafçı analog makinayla çekimi denemeli. Bakalım ne olacak..  Bu aralar aklımda Canon 7d var.  Çok iyi özellikleri hele iyi lenslerle muhteşem bir şey olabilir. ISO 12800e kadar çıkabiliyor. Pil ömrü, 18 mp olması güzel özellikler. Biraz ağır ama olacak o kadar. Tek kötü yanı sadece body'nin 3000, standart lensle birlikte 3500. Ne kadarda biriktirebilirim bu parayı kara kara düşünüyorum..:S kısmet artık. Aşağıda makinanın fotoğrafı var.

30 Nisan 2011 Cumartesi

Kitap : Casusluk

        İlk önce kitapla başlayayım. Casusluk. Açıkçası her zaman ilgilendiğim konulardan bir tanesi. Bir şeyler araştırmayı hep sevdiğimden ajan olmak isteği vardır ezelden beri bende. Kitap bazı yönlerden sübjektif olsa da tarafsız kalmaya çalışıyor. CIA'in doğuşu anlatılıyor. Ve bu zamana kadar gelişi. Amerika'nın reklamı yapılmadan bazı şeyleri öğrenebilmek güzel gayet. İkinci Dünya Savaşında başlayan CIA öncesi hazırlık kurumundan nerelere gelinmiş.. Teknik Operasyonlar bölümü var kitabın çoğunluğunda. Çünkü her zaman teknolojik öncelik, avantajı sizin elinize veriyor. Eskiden her yapılan casusluk aleti icatı, sadece o ülkeye özgü kalabilirken maalesef bugün bunun olmasının imkanı yok. Bazı hoşuma giden icatları söyleyeyim. sigara şeklinde silah, un şeklinde patlayıcı, dinleme aletleri vs. vs. Kitabın bazı  bölümleri daha acıklı. SSCB'de ikili ajanların KGB tarafından yakalandıktan sonraki olaylar ve resimler yansıtılmış. Resimler olsun, bölümlerdeki konu başlıkları; o kadar kalın bir kitap da olsa bir roman gibi kendine bağlamayı biliyor.

      Şimdi hayata geçelim. Kafamdaki tilkiler çoğalmaya devam ediyor diyebiliriz. Okuldaki rahatsızlıklarımdan dolayı gelecek kaygım artmakta, haberleri ve insanları gördükçe moralim daha da bozulmaktadır. Gençliğimin gittiğini düşünüyorum bazen. Okumak yerine fotoğrafçılık mı yapsam?... Bir de ideallerime bu kadar da ters düşmese. İstediğim hem hobilerimi hem de işimi devam ettirebilmek ileriki hayatımda. Bazı şeyleri silmek zorunda kalmamak. Şu anda tek diyebileceğim kısmet. Göreceğiz. 

      Bugün İstanbul'da hava o kadar güzel ve ışıldıyor ki! Canım arkadaşımla 3 saat dolaştık gezdik yorulduk ama çok eğlendik. İlaç gibiydi. İnsana (ve özellikle bana) ayrı bir hava katıyor güneş ve sıcaklık. Mutluyum yani biraz olsun :P Bir de sürprizler yapıldı bana li değme keyfime. Yeni yerlerde keşfedildi. En kısa zamanda plan ilginç şeyler yemek ve sahaflardan kitaplar toplamak. İkisine de ilgim sonsuz. Doymayan bir açlık benimkisi. Mesela makaron, süper bişiy :)))) Onun dışında benim gözümde izlenilmesi gereken filmler var. Thor en kısa zamanda mümkünse 3d olarak arkadaşlarla. Requiem For A Dream filminin ise önce müziği etkiledi beni sonra da konusu. Sağolsun arkadaş getirdi fırsat kolluyorum seyretmek için. Konusu uyuşturucu ve hayatın acı gerçekleri ve gerçekdışılık da diyebiliriz. Sarsmak için yapılmış insanları bence. Hep tekdüzelik iyi değil. 

     Şu anda elimde Ahmet Ümit - İstanbul Hatırası. Gitme vakti geldi, yazılacak çok şey var ama kafayı toparlamalı. Ciao

15 Şubat 2011 Salı

Dönüş

        Bu sefer tatilim iki ayı geçmiş. Bu arada ne oldu mu? Çok şey... Kendimle ilgili olanları düşüneyim bir. Almancayla ilgi ve alakam hız kesmeden devam ediyor. Siyah beyaz fotoğraf koleksiyonumu ilerletmiş bulunuyorum. Ve daha fazlası bla bla bla... Ama arkadaşım sayesinde sinema hakkındaki bilgilerim gelişti ilerledi. Daha sonra bir listesini de yazarım. Fotoğrafçılıkla ilgili kurs aramaya başladım. Kısmet artık umarım bulurum kafama göre. Haftaya Uludağ beni bekler, malzemeler çoktan hazır. (iyi kaymama rağmen duam "nolur kırık çıkık olmadan döneyim"). Dünya ise çalkalanıyordu Mısır'daki darbeyle ilgili. Oradaki insanların savaşını düşünemiyorum. Wikileaks tam gaz devam. İçimde bulunan bir tutam moda var o da bana moda haberlerini takip ettiriyor. Sevdiğim bloglardan fashiontoast ve theblondesalad'ı tebrik ediyorum. McDonald'sa son zamanda bayağı gider oldum. (Arkadaşlar uğruna :P) Bende kafa dağınık, toparlayım dönerim. Bu arada http://www.joythebaker.com/ adresini ziyaret edin. Kesinlikle beni şişmanlatacak! :))