Pc'ye attığım yeni müziklere bakarken, küçüklüğümden beri dinlediğim ama hep adını unuttuğum şarkıları keşfettim yeniden. Ama bugün Harlan Coben - Orman'ı okurken dinlediğim bu şarkıların söyleyenlerinin hepsinin adının geçtiğini görünce tırsmadım değil hani. Bilmem bu bir tesadüf mü? Neyse boşver de ben size bu şarkıları söyleyeyim. Yazı gelecek ama arşiv yapıyorum biraz. Hadi hayırlısı, iyi dinlemeler..
Sting - Every Breath You Take / Dünyada yapılmış sanılan en romantik şarkılardan biri (aslı ise dünyada yapılmış en sapık şarkılardan biri)
Santana - Black Magic Woman / Santana'nın yapmış olduğu en iyi 2. şarkı. Sizi alıp götürür. (1. smooth ona laf yok)
Madonna - Die Another Day / Kesinlikle dayanma gücü ve farklı şeyler yapma isteği verir.
Dubliners - Rocky Road To Dublin / Sherlock Holmes'a çok yakışır, söylemek oldukça zordur ve insanı mutlu eder :)
Buena Vista Social Club / Şarkı seçemeyeceğim. Hepsi bende dinginlik ve dans etme isteği oluşturuyor.
ABBA - Gimme Gimme Gimme / !
Moby - Extreme Ways / Bana arabaya atlayıp uzaklara gitme isteği verir.
Michael Jackson - Thriller / Dansı denenmeli, devrim yaratmıştır ve spora süper gider.
Depeche Mode - Wrong / Klibi çok etkilidir ve bazen ruh halini çok iyi yansıtır. Bazen araba geriye doğru gider.
Led Zeppelin - Heartbreaker / Ayağınızla ritim yapacağınız, gitar sesine hayran kalacağınız olay, hayran kalmıyorsanız muhtemelen bu şarkıyı dinlemiyorsunuzdur.
Queen - I Want It All / Muhteşemlikte sınır tanımayan grubun kendisi gibi olan şarkı.
ZAZ - Je Veux / İnsanı biraz kendine döndüren ve düşündüren şey, tam otobüsün camından bakarken dinlenmesi lazımdır. Yağmurlu hava tercih edilir ama zorunlu değildir.
Editors - Papillion / Koşma isteği veriyor, aynı klibindeki gibi. Kurtuluşu simgeliyor benim için.
Şu anlık bu kadar. Aşık olduğum şarkılardan bazıları. Belki devamı gelir...
Yuppi! Sorumlulukların çoğu gitti, azı kaldı - bir düşünüyorum, ulan hala var ama bişiyler. - Neyse artık istediğim şeyler üzerinde yoğunlaşabileceğim. Umuyorum. Evde kurabiye yaptım ama başka fırında yapmıştım, olsun kurabiye yerine bisküvim oldu (pardon püskevit diyecektim.). Şu anda ise aslında başka blogları keşifteyim. Eh ufku açmak lazım değil mi? Odayı ve beyni toplayalım daha çoooook şey var yazacağım. Bu arada Nikita'yı izleyin ben buralarda takılırken, tavsiye edilir.
When the moon hits your eye like a big pizza pie, that's amore. Şarkıyı indirdim ve bana ultra mutluluk verdi. Müziği Akdeniz'i andırıyor. Keyfi yani. Bir de okuduğum kitapla birleşince... Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler. Kütüphanemizden ıslandığı için ayrılacaktı bende onu evlat edindim. İyiki de yapmışım. Çünkü gerçekten güzeldi ve bir Yunan adasında geçiyordu. Tahmin edersiniz artık nasıl bir bütünlük olduğunu.. Bu tarz kitaplar pek fazla okumam ama bu beni gerçekten mutlu etti ve düşünmeye zorladı. Tavsiye ederim kesinlikle! Evde bağıra bağıra şarkı söylüyordum (ve tekrar çalar that's amore..) kitap bittikten sonra. Saflık vardı üzerimde yani :)
Ama bir sözle moralim bozuldu. Öpüldün B. Ah ah, bu yeteneği onun valla çok kötü. Tedirginlik sardı her tarafımı. Masanın başından kalktım direkt. Bari dedim birşeyler yazayım. İlaç gibi gelecek şeyse aşağıda:
Sizleri Martin Dean - That's Amore ile başbaşa bırakıyorum.